3 Kasım 2013 Pazar

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİ NEDEN "FETİŞ" HALİNE GETİRİLDİ? HER DERDE DEVA MI BU BELEDİYELER?

Türkiye’de 6360 sayılı yasa ile 30 adet “eyalet” niteliğinde büyükşehir belediyesi Mart 2014’ten
itibaren, 30 vilayette halka yerel kamu hizmetleri sunmaya başlayacaklar. Halihazırda 16 adet büyükşehir belediyesi var. Malum olduğu üzere büyükşehir belediyeciliği 1984’ten bu yana Türkiye’de uygulanıyor.
Göreceli olarak bu belediyecilik başarılı olmuştur elbette… Ulaşım, çöp, planlama, gecekondu ile mücadele gibi alanlarda kısmi ve göreceli bir başarı mutlaka vardır…
Ancak, şehircilik ilkeleri ve çağdaş ülkelerdeki uygulamalardan bakarsak, büyükşehir belediyelerimiz sınıfta kalmıştır. Mevcut sorunları veya enkazı temizleyerek yeni ve çözülmesi neredeyse olanaksız sorunları miras bırakan bir belediyecilik uygulaması yapılmaktadır şu anda Türkiye’de…
İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Konya… Bütün büyükşehirlerde ulaşım sorunu dahi çözülebilmiş değildir… Konut politikaları rantiyeciliğe kurban edilmiş, kentlerin doğayla dolayısıyla yaşamla bağları koparılmıştır.
Örneğin, Konya’da 25 yıldır ne hava kirliliği sorunu çözülebilmiş, ne ulaşım ne de imar sorunları…
Bu mudur büyükşehir belediyeciliğinin başarısı?
Kent merkezlerinin sorunlarını çözemeyen büyükşehir belediyeleri ilçelerin, beldelerin, köylerin, mezraların sorunlarını çözecek öyle mi? Turizm, tarih ve kültür alanlarının sorunlarının çözümü kapasitesi ve kurumsallaşması sorunlu büyükşehir belediyelerince mi sağlanacak?
Buna olsa olsa ütopik belediyecilik denir!
Fakat insanımız “acıya ve arabesk birikimlere” aşinadır!
Kent yaşamı, ne kadar acı verse de yaşamın farkında olmayan bireyler, yapılan üst geçitlerle mutlu mesut yaşamaya devam edeceklerdir.
***
Bakınız, daha lisans düzeyinde şehir plancısı öğrencileri Konya’daki Büyükşehir Belediyesi’nin görmediği sorun alanları hakkında neler söylüyorlar. Derslerine girdiğim sınıfta tek tek öğrencilerle konuştum ve son derece doğru ve yerinde saptamalar yapıldığını gördüm. Burada da sizlerle paylaşmak istedim.
Şehir Planlama öğrencilerinin gözünden Konya’da mevcut belediyecilik sorunları (Parantez içi açıklamalar bana aittir.):
  • Çevre yollarının şehrin içinde kalması (Yeni çalışma var mı, yok!)
·         Modern-geleneksel mimari uyuşmazlığı (Tarihi yansıtan mimariden eser yok. Sadece Başbakan’ın talimatıyla eski Konya restore ediliyor. Bir anlamda Konya’da belediyeciliğe de Başbakan yön veriyor. Bunu daha önce de yazdım. Çünkü, ulusal basında da yazanlar oldu.)
·         İnşaat emsal oranlarının değişmesi ve yapı yoğunluğu (Son birkaç yılda, kentin kalbi denilecek alanlara dev gökdelenler, hastaneler, plazalar inşa edilmesinin hangi kitapta yeri olduğunu bulamadım.)
·         Toplu taşıma sorunu---tramvay, dolmuş, otobüs (Toplu taşıma çok önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Metro çalışması yok. Tramvay hasta. YHT ile 1.45 dk’da Ankara’dan geliyorsunuz, Gar’dan kampüse de 1 saatte geliyorsunuz.)
·         Aşırı kentsel yayılma ve denetim sorunu.
·         Kent içi trafik sorunu (Kent içi trafik İstanbul (!) standartlarını yakaladı.)
·         Alt kent olarak Bosna Hersek mahallesi-- öğrenci kenti (Sosyal bütünleşme sorunları.)
·         Gökdelenler ve kentsel silüet
·         Kentsel rantın kamuya kazandırılamaması
·         Sanayinin kent içinde kalışı.
·         Ulaşım araçları odaklı kentsel düzenlemeler.
·         Yeşil alan sıkıntısı (Kent içinde yeşil alanların yok edilerek, ulaşım sorunu olan kentin çeperlerine parkların inşa edilmesi. Mesela, bir ilçe belediye binasının bahçesine ÖZEL hastane ruhsatının verilmesi. O özel hastane hızla yükseliyor. Bu belediyeciliği izah edebilecek olan varsa, dinlemeye hazırım.)
·         Kent içindeki parkların enerji nakil hatlarının altına yapılması
·         Bisiklete uygun topografyaya rağmen altyapı sorunu- Bisiklet yolları sıkıntısı
·         Hızlı trenin diğer ulaşım araçları ile entegrasyon sıkıntısı
·         Mevlana meydanı projesi (Meydandaki ağaçların yok edilerek tamamen beton, kullanışsız ve sevimsiz bir görüntünün ortaya çıkması.)
·         Havaalanına ulaşım sıkıntısı
·         Yatırım kararlarının kentsel yoğunluğu artırma etkisi
·         Engelli, yaşlı ve çocuklar için kentsel alan azlığı (Bırakın dezavantajlı kesimleri, yaya odaklı olmayan belediyecilik kentsel alanların kullanımını zorlaştırıyor.)
·         Bilim Merkezi’nin kentin dışında sanayi alanına yapılması, işlevsizleşmesini sağlayacaktır.
·         Yeni Stadyum’un yer seçimi son derece kötüdür. Yoğun nüfusun barındığı ve trafik sorunlarının had safhada olduğu bir alana stadyum inşa etmek, akla ziyan bir politikadır.
·         Yeni tramvay hatlarının tarihi mekanlardan geçeceği söylentisi, eski stadyumun avm yapılacağı iddiaları büyükşehir belediyesi tarafından açık ve net bir biçimde yalanlanmamıştır. (Bu iddialar önemli isimler tarafından dile getirilmektedir.)
·         Sorunlara çok geç müdahale edilmektedir. Reaktif bir belediyecilik söz konusudur…

“Bu tablo karşısında, büyükşehir belediyeleri başarılıdır denilebilir mi?” diye de sormak isterim.
Bazı ilçe belediyeleri var ki, Büyükşehirlerden çok daha başarılı… Ama onlar sesini duyuramıyorlar… Büyükşehir belediye başkanları ilçe belediyelerini boğuyor… İlçe belediye başkanlarını potansiyel rakip olarak görüyorlar.

Bari ilçe belediyeleri de kaldırılsın da, büyükşehir belediye başkanlarının EYALET başbakanı yetkileri tam olsun!

15 Eylül 2013 Pazar

TRAFİK TERÖRÜ VE BİLİŞİM


Türkiye’de trafik kazaları bakımından durum oldukça iç karartıcıdır. Rakamlara
göre her yıl yaklaşık en az 4.000 kişi trafik kazaları sebebiyle hayatını kaybederken
200.000 kişi de yaralanmaktadır. Nüfusa oranlandığında her 100.000 kişiden 13’ünün
ölüm sebebinin trafik kazaları olduğu görülmektedir. Ölenlerin çoğunluğunu %
55 ile sürücüler ve yolcular oluştururken % 19’luk gibi bir bölümünü de yayalar
oluşturmaktadır. Bu özelliği nedeniyle trafik bazen “terör” olarak
nitelendirilmekte ve Kurtuluş Savaşı ile daha sonraki dönemlerde yaşanan savaşlar ve
doğal afetlerde hayatını kaybedenlerle karşılaştırılmaktadır. Yapılan bir karşılaştırmada
örneğin, 1955–2006 yılları arasında 7.759.004 kazada 231.428 kişinin öldüğü, 2.988.118
kişinin yaralandığı, bu rakamın Kurtuluş Savaşında hayatını kaybedenler açısından 25,
yaralananlar bakımından ise 95 kat büyüklüğünde olduğu belirtilmektedir. 1996–
2006 yılları arasında ise ortalama 4.739 ölü, 131.850 yaralının da trafik terörünün
savaşlardan geri kalmadığını gösterdiği ifade edilmektedir. Alınan
önlemlere karşın, trafik kazalarında bir azalma yaşanmadığı ve son on yılda % 279 artış
gösterdiği de ilgili kurumlar tarafından açıklanmıştır. 2002-2011 yılları arasında 43.140
kişi bu kazalarda yaşamını yitirmiştir.
Devamı için:


Abdulkadir MAHMUTOĞLU*
M. Akif ÇUKURÇAYIR
http://dergi.sayistay.gov.tr/icerik/der86m4.pdf