Türkiye’de ne mülki idare ne de yerel yönetim, hiçbir zaman gerçekçi hiçbir bilimsel revizyona tabi tutulmamıştır. İktidarların keyfi beklentileri, oy kaygıları ve adama göre düzenlemeleriyle sistem felç olmuştur. Cumhuriyet döneminde sistemin kurumsallaşması için yapılan yasal düzenlemeler uzun süre yenilenememiş ve yerel yönetim sistemi çürümeye yüz tutmuştur. 1983 sonrası yetki ve kaynak aktarımı ile yerel yönetimler yeniden canlandırılmış, ancak kapsamlı bir değişime konu edilememiştir.
2003 sonrası reformlarla eski sistem “cilalanmış” ve bir süre
vaziyet iyi gitmiş ve iyi idare edilmiştir. Ancak, günümüzde sistem “yeni” bazı
girişimlerle “kırmızı alarm” vermeye başlamıştır. Her “kırmızı alarm” konusunda
olduğu gibi bu konuda da kamuoyu mışıl mışıl uyumaktadır.
Yeni bir büyükşehir kanunu çıkarılacak, malum. Bu kanun çıkarsa 29 vilayetimizde "büyükşehir belediye başkanları" bütün belediyelerde, ilçelerde, köylerde "tek yetkili" olacaklar ve ilin tamamını yönetme hakkı elde edecekler. Büyük ihtimalle il genel meclisleri de kalkacak ve "tek meclisli ve tek adamlı" yeni bir sisteme geçilecektir.
2011 yılında bütün Türkiye’yi neredeyse gezme imkanı oldu.
Belediye başkanları, valiler, yardımcıları ve meclis üyeleri…
Hiç kimse, öngörülen “yeni” büyükşehir belediye kanununu
istemiyor. Büyükşehir olacak vilayetler ve “büyükşehir” belediye başkanları
hariç.
Kanun çıkarsa, bir anlamda büyükşehir belediye başkanları “EYALET VALİSİ”
olacaklar. Yalnızca isimleri büyükşehir belediye başkanı olarak kalacak…
***
Çünkü, kanun anlamsız bir biçimde 5216’ya konan 750 bin nüfus
kriterini tutturmak için, büyükşehir belediyelerinin yetki alanlarını il
sınırlarına genişletmektedir. Ne deve ne de kuş misali, ne “kent yönetimi” ne “bölge/eyalet
yönetimi” niteliği taşıyan bu düzenleme hem merkezi yönetimi, hem de yerel
alanda kamu hizmetlerini bitirecektir.
Bu faciadır… Yönetsel, siyasal ve bilimsel açıdan hiçbir temeli
yoktur. Hiçbir analize konu edilmemiştir. İstanbul ve Kocaeli örneklerinden
yola çıkılmıştır. Oysa, İstanbul ve Kocaeli kendine özgü nitelikleri olan çok
ilgisiz örneklerdir.
Dünyanın neresinde böyle bir örnek vardır? Kimse bu kanunun
niçin çıkarılacağını bilmiyor. Herkesin söylediği tek şey var: “Sayın Başbakan
talimat verdi, bu kanun çıkacak…”
Kamuoyunda tartışılmadan, nedir, ne oluyor, ne hedefleniyor… Pardon
yerel demokrasi, ulusal demokrasi ve “katılımcı, müzakereci, diyalojik
demokrasi” diye bir şeyler yok muydu?
Tek kriter: “Sayın Başbakan talimat verdi…” Türkiye cumhuriyeti
anayasası, iktidarı ve muhalefetiyle bir demokrasi öngörmemiş midir? Anayasa
muhalefet öngörmüş, çıkar grupları öngörmüş, sivil toplum öngörmüş… Bunların
hiçbirinin bir şey söylemesine gerek yok mu? Tek ölçü: “Sayın Başbakan talimat
verdi…” Bütün gazeteler böyle yazıyor, Sayın Başbakan, acaba böyle bir algıdan/görüntüden
hoşnut mudur?
Halkın bir iktidarı beş yıllığına seçmesi, ona her türlü yetkiyi
verdiği anlamına gelmez. “Referandum” kurumu demokrasinin olmazsa olmazları
arasındadır. Eğer bir ülkenin kaderini değiştirecek süreçler söz konusu ise, “referandum”
işletilmelidir. Halkın %51’i tamam derse o zaman kimsenin itirazı olamaz.
Halk seçti diye, halkın onayını almadan, referanduma sunmadan
ülkenin kaderini etkileyen değişiklikleri yapılabilir mi? Eyalet kanunu niteliğinde
kanunlar çıkarılabilir mi? Başkanlık sistemi getirilebilir mi? Bu demokrasi
olur mu?
Avrupa demokrasileri, kentsel
alandaki önemli yatırımlar için bile “kentsel ölçek”te referandum yaparken, biz
ülkenin kaderini ilgilendiren konularda kamuoyunda bile tartışmıyoruz/tartışamıyoruz.
Bizim kentlerimiz “tek adam”larla “beton uygarlığı” temelinde yükseliyor ve
kentli(!)lerimiz de izliyor…
***
Büyükşehir yapmak istiyorsanız
herhangi bir yeri, formül çok. Nüfus kriteri 200 bine çekilebilir… İl
belediyelerinin yetkileri ve gelirleri artırılabilir… Kurumsal kapasiteleri
geliştirilebilir… Küçük belediyeler “birlik belediyeleri” adı altında
birleştirilebilir… İle yakın olanları ille, ilçeye yakın olanlar ilçeyle
birleştirilebilir… Uygun ölçekte olanlar kendi aralarında birleştirilebilir.
Birlik (verbandsgemeinde) belediyeleri kurulabilir.
***
Büyükşehirler mutlaka kurulmalı! Ama Türkiye EYALET KANUNUNU
taşıyamaz. Türkiye’yi telafisi olanaksız tehlikeli bir sürecin içine
sokarsınız…
Sayın Başbakan bu hatalı gidişattan dönünüz!
İşin diğer bir boyutu, bugün bazı belediyelerin teröre nasıl
destek olduğunu biliyorsunuz/biliyoruz. Siz bu tür belediyeleri EYALET
yapıyorsunuz ve sayısını artırıyorsunuz. TEHLİKENİN FARKINDA olmanın zamanı
değil midir? Nasıl bir sürece “katkı sağlayacağınızı” lütfen görün!
***
Sayın Başbakan, eğer bu kanun çıkarsa unutmayın Türkiye, kısa
vadede bazı zararları göremeyecektir.
Ancak, orta ve uzun vadede Türkiye telafi edilemeyecek zararlarla karşı karşıya kalabilecektir.
Konya Büyükşehir Belediyesi Konya’yı yönetemiyor, nerde kaldı
Hadim’i, Taşkent’i, Kulu’yu, Doğanhisar’ı yönetecek? Proaktif, hizmet ve yurttaş odaklı hizmetin izine dahi rastlayamazsınız!
Hangi idari kapasiteyle, hangi kurumla…
İki yıldır oturduğum mahallede
trafik keşmekeşi giderek artıyor ve büyükşehir belediyesine yazıyla sözle
mesajla sesimizi duyuramıyoruz? On senedir yazı yazıyorum ve bazı konularda
bilgi istiyorum. Bu istemlerin herhangi birine ne akademisyen, nu yurttaş ne de
“yazar” olarak, herhangi bir yanıt almış değilim. Bu veriler bile mevcut
durumun zaten bir EYALET sistemi olduğunu göstermiyor mu? Kulu, Hadim ve
Taşkent’teki vatandaş sesini nasıl duyuracak?
***
Kentlerimiz insan, doğa ve
kültür odaklı bir “yeniden yapılanmaya/dirilişe” yönelmelidir. Beton uygarlığı
bizim uygarlığımız olamaz, olmamalı…
Eğer belediyeleri demokratikleştirmek ve güçlendirmek istiyorsanız,
lütfen herhangi bir kişi iki dönemden fazla belediye başkanlığı yapmasın…
Lütfen!
Muhafazakar belediyecilik, belediyecilikte çığır açtı. 1994
sonrası dönemin miadı bu son uygulamalar ve düzenlemelerle dolmak üzere…
Sistem yozlaşmaya ve çürümeye başladı… Bunun siyasi faturasını
çok yakında elinizde görürsünüz…
Sayın Başbakan, bu konuda
çalışan dürüst, ilkeli ve rasyonel düşünen çok sayıda uzman ve bürokrat var
lütfen onları bir dinleyiniz!
Unutmayın, sizi bulunduğunuz yere yerel yönetimlerdeki başarınız
getirdi. Eğer böyle giderse, yerel yönetimlerde atılacak bu yanlış adım sizi bulunduğunuz
yerden uzaklaştıracaktır.
Gelmesi çok kuvvetli bir ihtimal olan büyük FELAKET’ten geri
dönmek için geç kalmış sayılmazsınız.
29 Vilayeti "eyalet"e dönüştürdünüz diyelim, geriye kalan 52 vilayet ne olacak?
Tarsus, Bandırma, Alanya gibi aslında "il niteliği" taşıyan, tarihiyle, kültürüyle, özgünlüğüyle önce çıkan "ilçeler" büyükşehir/eyalet içinde acaba ne hale gelecek?
1 Ekim’den sonra başlayacak olan
“EYALETLEŞME SÜRECİ”ni TÜRKİYE taşıyamaz…
Bu süreci lütfen durdurun!
Konuyla ilgili haberin adresi:
http://www.ekofinans.com/basbakan-talimati-verdi-iste-13-yeni-buyuksehir-h11489.html